Haber

Cumhurbaşkanlığı Adayı İnce Vaatlerini ‘Umut Beyanı’ Başlığıyla Açıkladı: “İmar Politikalarımız Esasen Üç Ayaklı…

Ülke Partisi Genel Lideri ve Cumhurbaşkanı Adayı Muharrem İnce vaatlerini “Umut Bildirgesi” başlığı altında açıkladı. İnce, “Devletimizin yıkılan kurum ve nizamlarını, ülkenin yaralarını sarmak, milletimizin dertlerine derman olmak gayesiyle onarmayı amaçlayan imar politikalarımız temelde üç temele dayanmaktadır: akıl, adalet ve ahlak.”

Ülke Partisi Genel Lideri ve Cumhurbaşkanı Adayı Muharrem İnce, seçim vaatlerini içeren “Umut Bildirisi” başlıklı bir açıklama yaptı. İnce şunları söyledi:

“21 yıldır iktidarda olanlar boş vaatlerle bir seçim daha kazanmanın peşindeler: 2023’ün prestijiyle ülkemizin genel görünümü şöyle: 21 yıldır iktidarda olanlar, ülkenin temel sorunlarının hiçbirini çözebilmiş değiller ve boş vaatlerle yine bir seçim kazanmaya çalışıyorlar. Bir önceki seçimde olduğu gibi bu seçimi de Türkiye Cumhuriyeti’nin beka seçimi olarak göstermeye çalışıyor. AKP’nin 21 yıllık iktidarının sonunda Türkiye artık demokrasi, hukukun üstünlüğü, insan hakları ve özgürlükler alanlarında kırık notlarla dolu modern dünyanın prestijli bir üyesi gibi görünmüyor.

DEVLET İŞ YAPABİLİR OLDU: Milletimizin devlet kurumlarına inancı kalmamıştır. Devlet kurumları halkın gözünde itibarını ve prestijini kaybetmiştir. Merkez Bankası, TÜİK, Kızılay gibi kurumlarımıza olan inanç tarihin en düşük seviyesinde. Devletin kurumları ve kuralları yok edilmiş, devlet işlemez hale getirilmiştir.

İNSANLARIMIZ YÜKSEK VE SİNDİRİMLİDİR: Yargı devlete bağımlı hale gelmiş, hakim ve savcılar dahil kimse kendini yasal güvence altında hissetmiyor. Bizim insanımız ürkek ve çekingen. Başta gençlerimiz olmak üzere kimsenin gelecekten ümidi yok.

İktidarın uyguladığı siyaset ve yönetim tarzı ile milletimizi ortada tutan bedeller zedelenmiş, toplumun farklı kesimlerinin ortasındaki bölünmeler derinleştirilmiştir.

ÜLKE VE HALK BORÇLANDIRILIYOR: Ekonomi yönetilemez hale geldi, işsizlik ve yoksulluk arttı, ülke ve halk borca ​​battı. Rekabet, şeffaflık ve piyasa düzenine uygun çalışması gereken ekonomik sistem terk edilmiş, tüm ekonomik aktörler tek merkezden gelen talimatlarla yönetilmeye çalışılan talimat ekonomisine yönelmiştir. Taraftarlar, ekonominin kurallarına aykırı talimatlarla güçlendirildi ve yalnızca hükümete yakın kişi veya şirketler, kamu bankalarından ucuz kredilerle finanse edildi. Yanlış tarım ve hayvancılık politikaları sonucunda Türkiye kendi kendini besleyemez hale getirilmiştir. Düzenleyici ve denetleyici olması gereken kurumlar bağımlı hale getirilmiş, devlet yöneticileri ihale takipçisi ve kaynak dağıtıcı konumuna getirilmiştir.

ASLINDA FELAKET TABLOSU : Birbirini dinlemeyen, güvenmeyen, birlikte yaşama isteğini yitiren insanların sayısı artıyor. İktidarın kutuplaştırıcı dili her geçen gün zehrini daha fazla döküyor, huzurumuzdan, sükûnumuzdan, kardeşliğimizden her gün bir kesit daha kesiliyor. Yüzyıllardır bir arada barış ve huzur içinde yaşayan insanlarımız inanç, mezhep, etnisite ve yaşam tarzı temelinde kutuplaşmış, birbirlerine karşı tahammülsüz hale gelmişlerdir. İşin acısı da geleceğimizin sahipleri olan gençlerimizin büyük bir çoğunluğu bu ülkeden gitmenin yollarını arıyor. Geleceğe güvenle bakamayan ve ilk fırsatta yurtdışına çıkmanın yollarını arayan bir gençlik tablosu aslında bir felaket tablosudur.

DIŞ SİYASETTE BİR ÖLÜM DÖNEMİ VAR: Yanlış eğitim ve kültür politikaları sonucunda Türkiye uluslararası değerlendirmelerde son sıralara kadar gerilemiştir. İdeolojik saplantılarla sürekli değişen eğitim sistemi nedeniyle okullarımızdaki eğitim kalitesi düşmüştür. Dış politikada topyekun bir yenilgi dönemi yaşanıyor. Bir asırdır barış ekseninden kopan dış politika, milli çıkarlarımızı tehlikeye atacak yanılsama ve böbürlenmelerle yönetilmeye çalışılmaktadır.

Ne yazık ki pasaportumuzun Edirne’den öte bir değeri yok. Yılların diplomasi geleneği elimizden alınmış, uluslararası bağlantılarımız saray koridorlarının keyfine ve keyfine terk edilmiştir.

ŞİMDİ HERKESİN YANINDA OLAN MÜHÜRLÜKLÜ BİR TÜRKİYE VAR: Kontrolsüz bir göç politikası sonucunda ülkemiz çok büyük bir mülteci ve sığınmacı sorunu ile karşı karşıya kalmıştır. Kontrolsüz bir şekilde ülkeye girişlerine izin verilen bu mülteciler, şimdiden çok önemli bir asayiş sorunu haline geldi. 20. yüzyılda ‘tam bağımsızlık’ ilkesiyle sömürge ülkelerin özgürlük savaşlarında öncü ve örnek olan, daha sonra kıtalar ve medeniyetler arasında ‘birleştirici köprü’ rolü oynayan Türkiye Cumhuriyeti artık yoktur. . Dış politikası tek bir kişinin keyfine ve keyfine bırakılmış, herkesle kavgalı, izole bir Türkiye var.

GÖRÜNTÜLENEN BİR ZİHİN UFUKLARIMIZI KARIŞTIRIR: Demokrasiyle alakası olmayan çarpık bir bilinçle karşı karşıyayız. Dini her şeye alet eden bir zihniyetin hakimiyeti altındayız. ‘Hayatın en doğru rehberi’ olan akıl ve bilimle yollarını ayıran çarpık bir zihniyet, ufkumuzu karartıyor. Niyet özgürlüğü rafa kaldırıldı, tek adamla birebir düşünmeyen hain, terörist ya da yabancı damgası vuruldu.

YAŞAM HAKKI TEHLİKEDE: Halkımızın barış içinde yaşama, bugününe ve geleceğine inançla bakma hakkı elinden alınmaktadır. En temel hak olan ‘yaşama hakkı’ tehlikede. En değerli görevi kamu düzeni ve güvenliğini yani halkın yaşam hakkını korumak olan devlet, artık bu görevini yerine getiremez hale gelmiştir. Kısacası karanlık bir tablo, bunalımlı bir ülke ve bunalmış bir millet var.

Kendilerine ve yandaşlarına gelir sağlamak için imar aflarıyla şehirlerimizi, kültürel mirasımızı ve doğal çevremizi yok ettiler. Günlük siyasetlerinin yegâne amacı yandaşları zengin etmek için yapılan imar işleridir. Gelecekteki depremleri önlemeye yönelik politikalar, yaşamsal evsel değeri olan gıda ve su bu yönde geliştirilmemiş ve adımlar atılmamıştır. Sürdürülebilir çevre kavramı tamamen ortadan kaldırılmış, şehirler beton yığınlarına dönüşmüş, insanların nefes alabileceği yeşil alanlar talan edilmiştir. Madenlerimiz yandaşlara bağışlanmakta ve her türlü şeffaflıktan uzak hukuksuz formüllerle tahsis edilmektedir.

SÜREKLİ GÜÇ ARIYORLAR: Üstelik yaptıkları yolsuzlukların hesabını asla sormayacakları bir hükümetin peşindeler hep. Biat etmeye, verileni kabul etmeye, aldanmaya ve aldanmaya alışmış bir toplum yaratmak isterler. Her ne olursa olsun iktidarda kalmaktan başka düşünecek bir şeyleri yok. Bu dönemde gerçeklik ile uygulanan siyaset arasındaki bağ koptu. Ekonomik, siyasi, yerli, yabancı her türlü siyaset gerçeklikten uzaklaştırıldı. Birinci ekonomi

ADALET VE HUKUK ARASINDAKİ BAĞ KESİLDİ: Bu dönemde vicdan ile din arasındaki bağ kopmuştur. Vicdansız ve gücün emrinde olan bir din anlayışı bizim İslam anlayışımızla bağdaşmaz. Bu dönemde hak ve iktidar arasındaki bağ kopmuştur. Hakkın her zaman ayaklar altına alındığı bir ülkede hiçbir şey değerli kalamaz. Doğruların başının hep eğik olduğu bir ülkede hiçbir şey dik duramaz. Bu dönemde adalet ile hukuk arasındaki bağ kopmuştur. Adaletsiz bir kanun uygulanıyor. Yargı atamaları partizanlaştırılmakta ve iktidara meydan okuyan yargı mensupları giderek militanlaşmaktadır.

ADALETE İNANÇ YOK: Adalet sadece mülkiyetin değil, başta hukuk olmak üzere toplumsal düzeni sağlayan tüm unsurların temelidir. Adaletsiz bir yasa, adaletsiz bir devlet demektir. Adalete güvenmeyen bir toplumun güvenecek hiçbir şeyi kalmaz. Bu dönemde liyakat ve liyakat, yetki ve görevler arasındaki bağ kopmuştur. Partili olmak ve kayıtsız şartsız biat etmek her görev için bir ‘şart’ oldu. Liyakat bir kenara bırakıldı. Devletin bütün kurumları tek kişinin egemenliği altına alındı. Kamu yöneticileri büyük ölçüde devletin değil, tek adamın temsilcisi konumuna getirildi. Ortak akıl, bilim ve tarih bilinciyle yönetilmesi gereken devlet, acele kararlar ve günlük siyasetle yönetilebilir hale geldi.

MUHASEBE İLE UTANÇ ARASINDAKİ BAĞLANTI: Bu dönemde hesap verebilirlik ile utanç arasındaki bağ koptu. Sorumlu mevkilerdeki kişilerden sıradan memurlara kadar her kademedeki siyasi veya bürokratik misyonerler, hesap vermek yerine ‘yanıldık, kandırıldık, affet’ demeyi alışkanlık haline getirdi. Türkiye’nin hiçbir sorununa çözüm olamayan bu hükümetin gitmesi kuraldır. Ancak bu mantık, ne olursa olsun gerçek bir mantık değildir. İktidarın eksiklikleri ve kusurları karşısında umut vermeyi başaramayan, dahiyane imajıyla her zaman iktidarın can damarı olan bu muhalefetin, iktidarın bugüne kadar iktidarda kalmasını sağladığını göz ardı edemeyiz. onca yanlış şeye rağmen. Gerçekte Türkiye, merkezi yönetim ile yerel yönetimler arasında paylaşılmıştı. Merkezi yönetim merkezdeki kamu kaynaklarını yandaşlarıyla paylaşırken, kendisine yakın medya organlarını beslerken ve yandaşlarına yönelik gerçek dışı propagandalar yaparken, yerel yönetimlerin gücünü temsil eden muhalefet de yerel kamu kaynaklarını kullanarak benzer uygulamalar gerçekleştiriyor. Merkezi yönetimin gücü ile yerel yönetimlerin gücü arasında karşılıklı olarak birbirini besleyen bu simbiyotik bağdan herkes mutlu görünüyor.

‘ÜÇÜNCÜ BİR YOL VAR’ DEMEK İÇİN: Yıllardır iktidara karşı seçimlerde varlık gösteremeyen muhalefet liderleri partilerdeki demokratik süreçleri engelleyerek koltuklarını korumayı başarırken, muhalefetin hükümeti antidemokratik olmakla suçlaması değerlendiriliyor. milletimiz tarafından samimiyetsizlik olarak. Ülkemizin içinde bulunduğu bu karanlık tabloyu dağıtmak ve umudu yeniden canlandırmak için ülkemizin bu hükümetten ve bu hükümete destek veren bu muhalefetten kurtulması gerektiği inancıyla, üçüncü bir yol olarak, her türlü zorluğu, meşakkati göze alarak buradayız. ve saldırılar. Biz ne hükümete karşı olduğumuz için teröristiz, ne de bu muhalefeti eleştirdiğimiz için ayrılıkçıyız. Türkiye ölüm ve sıtmanın ortasında seçim yapmak zorunda değil. Milletimize ‘üçüncü bir yol var’ demek için buradayız. Milletimiz, ülkeyi bu hale getiren iktidardan kurtulmak için, asla tasvip etmeyeceği marjinal grupları, Cumhuriyet ve Atatürk’le derdi olan insanları iktidara getirmek zorunda değildir. Cumhuriyetimizin temel unsurlarına, ülkemizin kurucularına, kuruluş ideolojisiyle sorunları olanlara muhalefet adı altında destek vermek zorunda değildir. Muhalefetiyle, gücüyle ülkeyi bu duruma sokanların ülkeyi bu durumdan kurtarması beklenemez. İktidardakilerin sanki 21 yıldır iktidarda değilmiş gibi, daha önceki vaatlerini yerine getirmiş gibi yeni vaatler ortaya atmaları, muhalefettekilerin ise devirecekmiş gibi görünmesi milletimizin aklıyla alay etmektir. İktidar bire bir sistemleri kullanarak, sanki bir daha seçim kaybetmemiş gibi.

Vatanın yaralarını sarmak, milletimizin acılarına derman olmak için; Devletimizin yıkılan kurum ve kurallarını onarmayı amaçlayan imar politikalarımız temelde üç ayağa dayanmaktadır: Akıl, adalet, ahlak.

AKIL Terk Edildi: Sebep… Büyük Atatürk, ‘Hayatta en doğru rehber bilimdir’ demişti. Günümüz Türkçesiyle söylemek gerekirse, ‘Hayatta en doğru rehber ilimdir.’ Devlet yönetiminde aklı ön plana çıkarmak; Tercih edilecek politikalarda fayda-maliyet analizini yeterli kılmak, toplumun en az maliyetle en çok faydayı sağlayacağı yolları seçmek demektir. Ekonomi, dış politika, tarım politikası ve güvenlik politikalarındaki tüm adımları dikkatlice hesaplayarak en yeterli sonucu veren politikayı izlemek demektir. Bunun için kurumlar ve kurumlarda yetişen ekiplerin en verimli şekilde kullanılması gerekmektedir. Devlet içinde alınan kararlarda bir kişinin tek söz sahibi olması akıllı politikalar üretilmesini imkansız kılıyor. Çünkü bir insanın her gün devlet için alınması gereken yüzlerce kararı en doğru şekilde alması imkansızdır. Tek kişilik iktidarda kurumlar, toplum yararını en fazla artıracak kararlar almak yerine, bir kişiyi en çok mutlu edecek kararlar almaya başlar. Bugün Türkiye’nin içinde bulunduğu durum budur: Akıl terkedilmiş, politikalar bir kişiyi mutlu etmeye kararlı, bürokratlar yanlış olduğunu bildikleri halde bu akıl dışı politikaların peşinden gidiyorlar, ses çıkaranlar, akıl dışı işler yapmak istemeyenler dışarı atılıyor. . Bu nedenle, ihtiyacımız olan ilk şey aklımızda olmaktır. Akla, yani bilime, yani hesaba, yani matematiğe aykırı hiçbir politika uygulanmayacaktır. Bunun için ortak akıl sistemleri devreye girecek, politika geliştirilirken etki analizleri yapılacak, izlenecek politikanın fayda-maliyet analizleri yapılacak ve Devletin kıt kaynakları en verimli şekilde kullanılacak ve tüm bunlar toplumun her kesimi ile şeffaf bir şekilde paylaşılacaktır.

SADECE AKILLI OLANLAR ADALETLE HÜKÜM VEREBİLİR: Adalet… Aziz Atatürk’ün ‘Adalet, mülkün temelidir’ sözünde ‘mülk’, devlet demektir. Yani devletin temeli adalettir. Başka bir deyişle, Devlet öncelikle adaleti sağlamak için vardır. Adaleti sağlayamayan bir devletin temeli yoktur ve yaşayamaz. Adalet, evde, okulda, işte hayatın her alanında oksijen gibi hayati bir ihtiyaçtır. Adaletin olmadığı toplumlarda yolsuzluk artar, bireyler arasında güvensizlik yayılır ve gelecekte sorunlar yükselir. Sonuç olarak, insanlar daha karamsar ve mutsuz olurlar. Adalet yoksa, mal ve telif hakları gereği gibi korunmazsa, ticari hayatta şahısların hakları korunmazsa, devlet gerekli kontrol ve denetim mekanizmalarını sağlayamazsa, yapanın da hırsızın da kârı yoksa. , ekonomi gelişmeyecek, refah artmayacak, hiçbir işte merhamet olmayacak. Türkiye’nin adalet sisteminin mevcut durumu içler acısı. Yargı hiçbir zaman böyle bir vesayet altına girmemiştir. Aslında zeki olmak adil olmayı gerektirir. Ancak bilge, adil bir şekilde yargılayabilir. Çünkü aklı olanlar bilir ki adaletsiz bir düzenlemenin devam etme şansı yoktur. Adalet sistemlerinin önündeki blokajlar kaldırılacak, yargının en hızlı ve adil işleyişi için tüm imkanlar seferber edilecektir. Mahkemelerin bağımsız ve özgür çalışacağı, hakimler üzerindeki tüm baskıların kaldırılacağı, yargıda denetim ve istikrar sistemlerinin tesis edileceği bir adalet sistemi için gerekli tüm hazırlık çalışmaları yapılmıştır.

ÜLKE ARTIK 3D SORUNU YOK, 4Y SORUNU VAR: Ahlak… Rastgele bir şeyin makul ve yasal olması onun ahlaki olduğunu garanti etmez. Ahlakın ya da etik kuralların yasalarca yasaklanmadığı ya da engellenmediği konularda, sorunun uygunsuz yani etik dışı görülmesi halinde uygulanmadığından daha ince bir bakış açısıyla bahsediyor. Örneğin bir hidroelektrik üretim tesisi üretiminde tesise yapılan yatırım ekonomik açıdan faydalı olsa ve maddelerinde bu tesisin kurulmasına engel olacak bir karar bulunmasa dahi, bu tesisin açılmasının doğaya fiziki veya estetik açıdan zarar vermesi, böyle bir tesis açmak ahlaksızlıktır. Siyasal tercihlerde bulunurken toplum içinde haksız sayılabilecek seçimler yapmak, bir kesimi diğerine tercih etmek de ahlaksızlıktır. Kamu kaynakları, bu kaynakların gerçek sahipleri arasında adil bir şekilde dağıtılmalıdır. Mülakatlarda toplumun bir kesimini kayırmak, kamu istihdam sınavlarında haksız yere toplumun bir kesimini kayırmak ahlaksızlıktır. Makul bir alana yatırım yapmak, toplum içinde harcamaları istikrarsız hale getirmek, bir kesimin yaşamına müdahale anlamına gelebilecek vergiler koymak ahlaksızlıktır. Geleceği düşünmeden devletten borç almak, gelecek nesillerin kârını bugünden tüketmek, seçim kazanmak için kesintisiz bolluk yaratarak kamu kaynaklarını pervasızca harcamak ahlaksızlıktır. Toplumun gelişmesi, toplumda dayanışma ve bağlılığın artması, toplumda ahlaki normların yerleşmesine ve toplum üyelerinin bu normlara sıkı sıkıya bağlı kalmasına bağlıdır. Devleti yönetenler her eyleminde topluma örnek olmalı, ahlaksızları ve ahlaksızları dışlamalı, erdemli davranışlar ve bireyler yetiştirmelidir. Ne yazık ki bugün yaşadıklarımız bunun tam tersi. Ülkede yasaklarla, yolsuzlukla, yoksullukla mücadele edeceğim sözüyle iktidara gelen AKP, bunların her birini artırdı, üstüne küstahlık kattı. Ülkenin artık 3D sorunu yok, 4Y sorunu var.

İzleyeceğimiz politikaların ve atacağımız her adımın sadece akla ve adalete değil, ahlaka da uygun olması sağlanacaktır. Devlette ahlaklı ve erdemli olanlar yüceltilecek, damarı bozuk olanlar Devlet saflarından uzaklaştırılacaktır.

Hukuk alanında yapacaklarımız… Başta Anayasa Mahkemesi olmak üzere devlet kurumlarının tarafsız, çağdaş ve demokratik denetim yetkisini kullanabilmesi için gerekli düzenleme ve reformlar ivedilikle yapılacaktır. Yetkili ve tarafsız yargıçlara seçilenleri denetleme olanağı sağlanacaktır. Hakim ve savcılar talimatla hareket etmeyi bırakacak. Kendini zorlamayan hakim ve savcılar görev yapacak. Bağımsız, etkin ve hızlı bir yargı sistemi kurulacaktır. Hakimler ve Savcılar Kurulu yeniden yapılandırılacak, Adalet Bakanı ve Bakan Yardımcısı HSK’da olmayacak. Yargıda siyasallaşma mutlaka önlenecektir. Yargı mensuplarının atanması siyasi gücün dışında olacak. Hakimin izin vermesi için gerekli tüm adımlar atılacaktır. Hak arama özgürlüğünü güvence altına alacak düzenlemeler yapılacaktır. Gizlilik en değerli ilkelerimizden biridir. Devletin, başta telefon dinleme olmak üzere vatandaşların hayatına müdahale edecek hukuka aykırı uygulamalarının önüne geçilecektir.

ÖZGÜR BASININ YAKLAŞIMI TEMELDİR: Demokrasi alanında ne yapacağız. Demokrasiyi tüm kurum ve kurullarıyla kesintisiz işlemek vazgeçilmez hedefimizdir. Temel hak ve özgürlükler, kanun önünde eşitlik, çoğulculuk ve özgür basın esastır. Katılımcı, ortak yönetim ve çoğulcu demokrasi doğrultusunda yetiştirilecek demokratik toplum yapımızda yerel yönetimler ve sivil toplum ön plana çıkarılacaktır. Yerel yönetimler güçlendirilecektir. Medya, siyasetin ve sermayenin gücünü toplama aracı olmaktan çıkacaktır. Tarafsız ve sorumlu yayıncılık anlayışına uygun düzenlemeler ivedilikle yapılacaktır. Demokrasimizi, milli bütünlüğümüzü ve güvenliğimizi tehdit eden FETÖ, PKK, Hizbullah, DHKPC, DAİŞ gibi terör örgütlerinin tamamı cezasız kalacaktır.

Kamu yönetimi alanında yapacaklarımız… Kamu yöneticilerinin görevlerini hukuka, bilime ve kamu yararına uygun ve tarafsız bir şekilde yapmaları esas olacaktır. Kamu yöneticilerinin seçim ve terfilerinde liyakat ve liyakat temel unsurumuz olacak ve her türlü ayrımcılığa son verilecektir. Kamu yönetimi denetlenebilir ve hesap verebilir hale getirilecektir. Kamu düzeninde devlet ile vatandaş arasındaki bağlar karşılıklı güvene dayalı olacaktır.

İFLAS EDEN EKONOMİK MODELDEN ÇIKILACAK: İktisat alanında yapacaklarımız… Zengini daha güçlü, fakiri daha fakir yapan ekonomi politikalarına son vereceğiz. Tüketime, israfa, borca ​​ve iflaslara dayalı ekonomik model terk edilecek. Gelirin adil bir şekilde bölündüğü, üretime dayalı bir refah ekonomisi olacaktır. Yaratıcılık ve girişimcilik teşvik edilecek. Ekonomiyi düzenleyen temel meclislerin özerkliği yeniden tesis edilecek. Merkez bankası para politikasını bağımsız bir biçimde uygulayacaktır. Kamu bankaları siyasetin etkisinden kurtulacak. Finansal sistemimizin standartları yükseltilecek ve finansal yatırımların güvenliği sağlanacaktır.

BÜTÇE İSTİKRARI MAKUL OLACAKTIR: Hedefimiz Türkiye ekonomisini her yıl en az yüzde 7 büyütmek. Başta yabancı yatırımcılar olmak üzere her türlü yatırımcı için kural olan öngörülebilir ve sağlam bir yatırım ortamı yaratılacaktır. Kaynaklar israf ve yağma ekonomisine değil, üretim ekonomisine yönlendirilecek. Kişi başı milli gelirimizi ilk etapta 15 bin dolara çıkararak orta gelir tuzağından kurtulacağız. Kamu kaynaklarının etkin kullanımı ile bütçe istikrarı makul hale gelecek, üretim ekonomisi ile ihracat artacak ve dış ticaret açığı sürdürülebilir seviyelere inecektir. En az 5 yerli markanın 5 yıl içinde dünya markasına dönüşmesini hedefleyen Ar-Ge ve teşvik politikaları uygulanacaktır.

İŞSİZLİK ORANLARI 5 YILDA YÜZDE 5’E İNECEK: Üretime dayalı ve küresel rekabet gücüne dayalı ekonomik model sayesinde 5 yıl içinde işsizlik oranları yüzde 5’e inecek. Ekonomik vizyonumuz, tasarım ve uygun maliyetli üretime odaklanacaktır. Girişimcilik merkezleri kurulacaktır. Bilgi ve geleceğin teknolojileri öncelikli yatırım alanları olacaktır. Yüksek teknoloji bölgeleri kurulacak. Bilişim alanında hizmet ihraç eden ülke konumuna geleceğiz. İhracatımız 5 yılda ikiye katlanacak. Yurtdışı müteahhitlik hizmetleri branşının 100 milyar dolarlık iş hacmine ulaşmasına destek olacağız. Bölgesel gelişmişlik farklarını azaltacak ve kalkınmayı ülke geneline yayacak politikalar uygulanacaktır. Jeopolitik konumumuzu kullanarak Türkiye’yi bir lojistik üs haline getireceğiz. Enerji politikalarındaki akıl dışı uygulamalar gözden geçirilecek, ithal kömüre dayalı termik santrallerin inşasına kısıtlamalar getirilecek ve yenilenebilir enerji kaynaklarına öncelik verilecektir. Tüm gelişmiş ekonomilerin yoğun olarak kullandığı demiryolu taşımacılığı, Türkiye genelinde modern yöntemlerle geliştirilecektir. ‘Demiryolu ve Karayolları Entegre Projesi’nin ilk etabında Samsun – Mersin Demiryolu ve otoyol projesine başlanacak. Ulaşım altyapısını geliştirirken önceliklerimizi ihtiyaçlar ve kaynak istikrarı belirleyecektir.

DİPLOMASİ DE KURULACAK: Dış politikada yapacaklarımız… Barış ve güvenlik unsurlarından ayrılmayan politikalar geliştirilecek. Ülkemizin kontrolsüz bir göç politikası sonucunda ortaya çıkan mülteci sorunu bir an önce çözülecek ve mültecilerin en kısa sürede ülkelerine dönmeleri sağlanacaktır. Herkesle iç içe olan bir devletten hızla çıkılacak ve başta komşularımız olmak üzere tüm dünya ülkeleriyle milli çıkarlarımız doğrultusunda sağlıklı ilişkiler kurulacaktır. Batılı ülkeler ve Avrupa Birliği ile ilişkilerimizi ulusal çıkarlarımız doğrultusunda normalleştireceğiz. Avrupa Birliği ile sonuna kadar müzakere edeceğiz ve bu sürecin aksamasına izin vermeyeceğiz. Avrupa’nın da Türkiye’ye ihtiyacı olduğunun farkında olacağız. Amacımız Kıbrıs’ta adil ve hızlı bir ikili çözüme ulaşmaktır. Türkiye, işleyen demokrasisi ve çağdaş yaşam koşulları ile İslam ülkeleri için bir kez daha örnek ülke olacaktır. Bugün devre dışı bırakılan diplomasi, Devletimize ve geleneklerimize uygun olarak yeniden kurulacaktır. Uluslararası ilişkiler dostluk ilişkileri değil, karşılıklı çıkar ilişkileridir. Devletin diplomatik geleneği yok sayılarak yaratılan tahribatın onarılması için gerekli adımlar ivedilikle atılacaktır. Yurt dışındaki vatandaşlarımızın yaşadıkları ülkelerdeki sorunlarına çözüm geliştirmek için aktif politikalar izlenecektir.

YÜKSEKÖĞRETİM GÖREN ÖĞRENCİLERİMİZE TABAN ÜCRETİN YARI KADAR BURS VERİLECEKTİR: Eğitim alanında yapacaklarımız… Eğitim; öğrenci odaklı, akıl, bilim ve çağdaş ölçütlere dayalı olarak yapılandırılacak, siyasetin toplum mühendisliği aracı olarak kullanılmayacaktır. Eğitim kalitesinin mevcut durumu ülkemizin temel sorunlarından biri haline gelmiştir. Bu sorunlara üniversitelerden başlayıp temel eğitime yayılarak kısa ve uzun vadeli olmak üzere iki aşamalı bir analiz planı uygulanacaktır. Yükseköğretimde idari reformlar yapılacak, Devlet üniversiteleri özerk hale getirilecek. Üniversitelerin bilim üretmesinin önünü açacak. Yükseköğrenim öğrencilerimizin yurt sorunları tamamen çözülecek ve öğrencilerin iki kişilik odalarda kalmaları sağlanacaktır. Yükseköğretim öğrencilerimize asgari ücretin yarısı kadar burs verilecektir. Üniversite öğrencilerine verilen burslar, mezun olduktan sonra iki yıl süreyle iş buluncaya kadar ödenmeye devam edecek. Her yıl 10.000 üniversite mezunu yüksek lisans ve doktora yapmak üzere dünyanın farklı ülkelerindeki en iyi okullara gönderilecek. Bu gençlerin vatanlarına döndüklerinde ülkemizin üniversite, sanayi, kültür ve sanat hayatında aktif rol almaları sağlanacaktır.

SÖZLEŞMELİ ÖĞRETİM KALDIRILACAK VE ÖĞRETMENLERE ÇALIŞMA GARANTİSİ SAĞLANACAK: Ülkemizdeki bilgisayar mühendisi sayısı 100 bine çıkarılacak. Türkiye bilişimde teknoloji üreten ve ihraç eden ülke konumuna getirilecek. Tüm çocuklarımıza kaliteli eğitim imkanları sağlanacaktır. Okul Öncesi Eğitim zorunlu hale getirilecek. İkili eğitim tamamen kaldırılacak ve tam zamanlı eğitim sistemine geçilecektir. Taşımalı eğitim ve birleştirilmiş sınıf uygulamasına son verilecektir. Çocuklarımız istemedikleri okul türüne yönlendirilmeyecekler. Proje okul uygulaması kaldırılacaktır. Okullara zorunlu bağış yapılması önlenecek. Hiçbir sınav için giriş ücreti alınmayacaktır. Engelli çocuklarımız için özel eğitim programları geliştirilecek ve devlet bu çocukların uzun ömürlülüğünü garanti edecek. Başta ekonomik hakları olmak üzere öğretmenliğin statüsünü güçlendireceğiz. Eğitim-Öğretim yılı açılışında verilen ikramiye ne olursa olsun, öğretmenlere her 24 Kasım’da bir maaş ek ödemesi yapılacak. Sözleşmeli öğretmenlik kaldırılacak ve öğretmenlere istihdam garantisi verilecek. Öğretmen alımında mülakat sistemi kaldırılacaktır. Öğretmene akademik kariyer yapma fırsatı verilecek.

SAĞLIK HAKKI TAMAMEN PİYASA ŞARTLARINA BIRAKILMAYAN TEMEL BİR HAKTIR: Sağlık alanında yapacaklarımız… Sağlık yatırımlarının yanı sıra kaliteli ve ulaşılabilir bir sağlık sistemi oluşturmak temel önceliğimizdir. Sağlık hakkı, tamamen piyasa koşullarına bırakılamayacak temel bir haktır. Devlet bu alanda halkın yararına gerekli tüm düzenlemeleri ve müdahaleleri yapacaktır. 18 yaşına kadar herkes, nüfus cüzdanı dışında herhangi bir belge veya işleme gerek kalmaksızın, tüm sağlık hizmetlerinden ücretsiz olarak yararlanabilecek. Vatandaşlarımızın her türlü ilaca ulaşabilmesi için gerekli düzenlemeler yapılacak. Devletin kolluk kuvvetleriyle hastanelerimizin güvenliğini sağlayacağız, sağlık çalışanlarına yönelik saldırıları en aza indireceğiz.

YEREL HALKIN ORTAMIN KARAR ALMA SÜRECİNE GERÇEKÇİ VE AKTİF KATILIMI SAĞLANACAK: Çevre ve şehircilik alanında yapacaklarımız… Şehirleşme, imar planlaması, yer üstü ve yer altı doğal kaynakların kullanımı, ulaşım ve enerji projelerinde çevreyi ve doğal yaşamı korumak temel amacımızdır. Depreme hazırlanmayı birinci önceliğimiz olarak görüyoruz. Bu nedenle deprem riski çok yüksek olan şehirlerimizden göçü başlatacak politikaları bir an önce hayata geçireceğiz. Deprem, sel, orman yangını gibi afetlere hazırlıklı değildik. Afet sonrası çalışmalarını yoğunlaştıran Kriz Yönetimi’nin tanımladığı yara iyileştirme politikalarının ötesine geçerek, afet durumunda ve afet sonrasında alınacak önlemleri planlayan Afet Yönetim Sistemi’ni; Afet öncesi riskleri en aza indirecek önlemler. Bu sistem, afet öncesi çok taraflı önlemlerle can ve mal kaybı olasılığının azaltılmasına yönelik çalışmaları ve özel bir planlama kapsamı ve tekniğini içeren dirençli yerleşimler ilkesine dayanmaktadır. Afet Yönetimi Kanunu ve Afet Yönetimi Bakanlığı ile deprem, sel, toprak kayması vb. Afetlere hazırlıklı bir toplum için risk azaltma eylem planları oluşturacak, sürdürülebilir ve nitelikli kentsel yaşam alanları oluşturacağız. Depreme dayanıklı binalar ve depreme dayanıklı yerleşim yerleri oluşturarak insanımızın can güvenliğini her şeyin üzerinde tutacağız. Bugünün ihtiyaçlarını karşılarken ve gelecek nesillerin haklarını korurken çevreye duyarlı ve sürdürülebilir politikalar geliştirilecektir. Çevrenin kirlenmesine izin vermeyeceğiz, kirletene bedelini mutlaka ödeteceğiz. Yerel yönetimlerin çevreyi ve doğayı savunma sorumluluklarını artıracağız. Yerel halkın çevre ile ilgili karar alma süreçlerine gerçekçi ve aktif katılımı sağlanacaktır. Doğal hayatın korunması ve hayvan haklarının gözetilmesine yönelik uygulamalarımız ilgili sivil toplum kuruluşları ile birlikte yürütülecektir.

21. TARIM YASASINDAKİ TARIM ESASLARI İKİYE KATLANACAK: Tarım alanında yapacaklarımız… Bitkisel ve hayvansal üretim, gıda güvenliği siyaset üstüdür. Ulusal güvenlik kaygısıdır. Devlet, tarımsal üretimde planlayıcı, piyasa düzenleyici, üretici ve tüketicinin koruyucusu konumuna getirilecektir. Piyasa koşullarında çiftçinin ezilmesine izin verilmeyecek. Türkiye’yi tarım ve hayvancılıkta ithalatçı konumundan çıkararak kendi kendine yeten ve ihraç edilebilir hale getireceğiz. Türkiye’yi organik tarım ve hayvancılığın Avrupa’nın merkezi haline getireceğiz. Tarıma dayalı sanayi önceliğimizdir. Başta mazot ve gübre olmak üzere tarımda girdi fiyatları makul seviyelerde tutulacak. Üretici takviyeleri tohum tarlaya ekilmeden önce duyurulacak. Ziraat Kanununun 21. maddesinde yer alan zirai esaslar ikiye katlanacak. Su Kanunu çıkarılacak. Meraların köyün ortak malı olarak kalmasını sağlayacağız. Devletin modern tarım ve hayvancılığa yön vermesi, bilgi ve teknoloji üretmesi amacıyla bölge merkezleri kurulacak. Yıllardır tamamlanmayan GAP tamamlanacak.

AİLE SİGORTASI UYGULAMASI YAPILACAK: Çalışma hayatında yapacaklarımız… Çalışanların örgütlenmesi ve hak aramalarının önündeki engelleri kaldıracağız. Çalışanların sendikal haklarını ve grev hakkını kullanılamaz hale getiren yasal kararları kaldıracağız. Herkes için iş ana hedefimizdir. Küresel rekabete uygun yeni istihdam alanlarının yaratılmasını teşvik edeceğiz. Kayıt dışı çalışma yasaklanacaktır. Asgari fiyat, enflasyon ortamında herhangi bir karar alınmasına bakılmaksızın, temel geçim standardına göre oluşturulacak bir sepete göre belirlenecek ve satın alma gücü düştükçe aylık olarak artırılacaktır. Aile sigortası uygulaması hayata geçirilecek

ŞU ANDA YÜZDE 32 OLAN KADIN İSTİHDAMA KATILIM ORANI YÜZDE 50’YE ÇIKACAK. Kadınlarımız çalışma hayatından siyasete hayatın her alanında hak ettikleri yeri alacak, sosyal hayatımızı zenginleştireceklerdir. Özellikle kadınların siyasi hayata katılımlarının ve yönetimde daha üst konumlara gelmelerinin önü açılacak, pozitif ayrımcılık desteklenecektir. Şu anda yüzde 32 olan kadınların istihdama katılım oranı yüzde 50’ye çıkarılacak. Kadın ve çocuklara yönelik şiddet aktif olarak takip edilecektir.

Kültür politikalarımızın amacı, toplumun ve bireyin düşünsel, estetik ve manevi yaşamını zenginleştirmek ve yüceltmektir. Özgür kanı ve sanatsal yaratıcılığı teşvik edeceğiz. Toplumun estetiğe duyarlı eserlerde ve fiziki çevrede gelişmesi sağlanarak, kültürel boyutuyla yaşam kalitesi artırılacaktır. Toplumun ve bireyin nitelikli kültür ve sanat faaliyetlerine hızla ulaşabilmesi sağlanacaktır. Sanat faaliyetleri desteklenecek ve esnafın örgütlenmesi sağlanacak. Merkezi ve yerel yönetimlerin kültür yatırımlarına daha fazla kaynak ayırması sağlanacaktır.

PASSOLİG UYGULAMASI KALDIRILACAKTIR: SporSahada yapacaklarımız… Sporun siyasallaşmasının önüne geçilecek. Spor idarenin özerkliği yeniden tesis edilecektir. Atletizm başta olmak üzere tüm spor dalları teşvik edilecek. Spor altyapısı güçlendirilerek çağın gereklerine uygun hale getirilecektir. Üstün zekalı gençler için özel eğitim projeleri geliştirilecektir. Passolig uygulaması kaldırılacaktır.

TURİZM ÜLKEYE YAYILACAK: Turizm çeşitlendirilerek 12 aya yayılacak, yabancı turist sayısı 100 milyona, turizm gelirlerimiz ise 120 milyar dolara çıkacak. Kültür, doğa ve sağlık alanlarındaki turizm yatırımları teşviklerle desteklenecek, turizm bölgelerinin altyapı yatırımları gerçekleştirilecektir. Türkiye’nin turizm tanıtımı, kamu ve özel sektör ortaklığında kurulacak özerk bir kurum tarafından etkin bir şekilde yürütülecektir. Turizm iki merkeze bağımlı olmaktan kurtulacak ve ülke geneline yayılacaktır. İlk etapta Doğu ve Güneydoğu Anadolu odaklı ‘Van Gölü ve Çevresi’ ve Orta Anadolu odaklı ‘Kapadokya ve Çevresi’ çalışmalarına başlanacak. Sadece turizmin değil, doğal yaşamın korunmasını da ilgilendiren ‘Karadeniz Doğal Değerlerini Koruma Programı’ tüm Karadeniz’i kapsayacak şekilde uygulanacak. Turizmde istihdam politikası sürdürülebilir hale getirilecek, yaz kış istihdam istikrarını sağlamak için kış aylarında istihdam teşvikleri uygulanacaktır.

BİZ KAZANACAĞIZ, CUMHURİYET KAZANACAK: Yeniden inşa etmemiz gereken bir diğer alan da düşmanlaştırılan insanlarımızı barıştırmak. Ayrışmanın, bölünmenin, kutuplaşmanın bu ülkede yaşayan hiç kimseye fayda sağlamayacağını anlatacağız. Saygın bir ülke olmanın ve uluslararası camiada kaybettiğimiz güçlü konumu yeniden kazanmanın yolunun, yurt içinde sağlayacağımız birlik ve bütünlükten geçtiğini her zaman hatırlayacağız. Bu nedenle kardeşlik, barış, huzur, refah ve sevgi yol gösterici değerlerimiz olacaktır. Siyasette hakka, hukuka ve bütün millete saygılı bir tarz oluşturacağız. Türkiye’nin geleceği için ortak kaygıları olan, Cumhuriyetin geleceği için ortak çaba göstermek isteyen herkesle birlikte yürüyeceğiz. Yolumuzu aydınlatan ışık Milletimizin gücüdür. Büyük Atatürk ve arkadaşlarının kutlu mücadelelerinde en büyük destekleri olan bu milletin gücüne güveniyoruz. Çocuklarımıza aydınlık yarınlara sahip çıkma bilinci ve kararlılığıyla milletimizin huzurunda duruyoruz. Cumhurbaşkanlığını kazanacağız, meclis çoğunluğunu alacağız. Kısa bir süre sonra ‘yeniden inşa politikalarımızı’ uygulamaya başlayacağız. Anayasal rejimi canlandıracağız, hukukun üstünlüğünü koruyacağız, ekonomiyi güçlendireceğiz; Cumhuriyetimizi onların gittiği yola geri koyacağız. Halkın geleceğe olan güvenini sağlam ve kuvvetli bir şekilde yeniden tesis edeceğiz. Yeniden ve büyük bir coşkuyla ışığa ve refaha doğru kusursuz yolculuğumuza başlayacağız. 2023 yılında Cumhuriyetimizin hak ettiği yüzüncü yıl kutlamalarını tüm vatandaşlarımızla barış ve uyum içinde kutlayacağız. Ülkemizin üzerindeki kara bulutları dağıtacağız, umutları yeşerteceğiz. ‘Birbirimizle Barışacağız’, ‘Birlikte Büyüyeceğiz’ ve ‘Adil Bir Şekilde Böleceğiz’. Milletimize inanıyoruz, kendimize güveniyoruz, kazanacağız, Cumhuriyet kazanacak.

Kaynak: ANKA / Güncel

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Başa dön tuşu