28.000 Kişi Organ Bekliyor!
Organ bağışı sorunları ve analiz yöntemleri Sağlık Bakanlığı verilerine göre ülkemizde 70 bin diyaliz hastası olmasına rağmen 28 bin civarında organ bekleyen kişi bulunuyor. Kalp ve karaciğer bekleyen hasta sayısı 2500 civarında. Özellikle böbrek nakli bekleyen hastalar için bu sayının aslında daha fazla olduğunu düşünüyorum. Böbrek nakline uygun olan ancak organ nakline ulaşamayan ya da işe yaramadığı takdirde bununla uğraşmak istemeyen hastaların olduğunu düşünüyorum. Batılı ülkelerden farklı olarak ülkemizde böbrek nakillerinin %80’i canlı vericilerden, %20’si ise beyin ölümünden sonra bağışlanan organlardan yapılmaktadır. 2022 yılında 3.345’i (%92) canlı vericiden olmak üzere 3.621 böbrek nakli, 1.479’u (%91) canlı vericiden olmak üzere 1.610 karaciğer nakli gerçekleştirildi. Bu sayı diğer katı organ nakilleriyle ancak 5269’a ulaşıyor. Organ bağışında aile sevgisi ön plana çıkıyor! Aile bağlarının güçlü olduğu ülkemizde, sevdiklerinin hayat kurallarını gören yakınları, sevdikleri için organ bağışına gönüllü olarak başvuruyor. Tek böbrekle kalmanın donöre hiçbir zararı olmasa da bu süreç hem psikolojik hem de fizyolojik açıdan büyük bir fedakarlık gerektiriyor. Donör ameliyatı, donöre herhangi bir zarar vermediğimiz için biz cerrahlar için de oldukça stresli bir ameliyattır. Ancak her ne kadar onlara büyük bir saygıyla yaklaşsak ve ameliyatları çok dikkatli yapsak da, beyin ölümü gerçekleşen insanlara herhangi bir zarar vermemiz söz konusu olamaz. Esasında toprak altında çürüyecek organların çıkarılıp onlarla birlikte en az 5 kişiye hayat verilmesi, canlı donörlerle yapılan ameliyatlara göre çok daha az streslidir. Her yıl 7-8 bin kişi organ bulamadığı için ölüyor! Ülkemizde yılda yaklaşık 5 binin biraz üzerinde organ nakli ameliyatı yapılıyor. Organ bulamadığı için ölen insanları düşündüğümüzde organ bağışının değeri daha iyi anlaşılıyor. Ülkemizde her yıl 7-8 bin kişi organ bulamadığı için hayatını kaybediyor. Ancak beyin ölümünden sonra bağışlanan organlarla yapılan nakil sayısı oldukça azdır. Bu sayı son yıllarda artmasına rağmen halen Batılı ülkelerin çok gerisindeyiz. Avrupa Birliği ülkelerinde ortalama organ bağışı milyon nüfus başına 25 iken ülkemizde son yıllarda Sağlık Bakanlığı’nın çalışmaları sonucunda bu sayı ne yazık ki 4,5’e çıktı. Temelde Sağlık Bakanlığından doktorlarına, medya kuruluşlarından halkımıza kadar bu sayının artması için çaba sarf etmemiz gerekiyor. Doktorlar beyin ölümü tanısı koymaktan korkuyor! Öncelikle bu süreçte nerede sorun olduğunu anlamamız gerekiyor. Sağlık Bakanlığı verilerine göre ülkemizde 40 bin civarında yoğun bakım yatağı bulunmaktadır. Batılı ülkelerin standartlarına göre yoğun bakım yatağı başına yılda bir beyin ölümü bildirimi olması gerekiyor. Ne yazık ki 2022 yılında sadece 1711 beyin ölümü vakası bildirildi. Bu kadar nadir görülmesinin akla gelmesinin nedeni ise beyin ölümü tanısının konulamamasıdır. Bir hastada beyin ölümünün gerçekleşebilmesi için, halkımızın önyargılarının aksine, o kişinin yoğun bakımda kötü bakılmaması, tam tersine hayatta kalabilmesi için çok iyi bakılması gerekiyor. Aksi halde diğer organ yetmezliklerinden dolayı o hastayı erken kaybetmek mümkündür. Bana göre bu ihtimal çok yüksek değil. Artık yoğun bakım ünitelerimiz daha donanımlı, yoğun bakım hekimlerimiz daha bilgili. Bunun temel nedeni beyin ölümü tanısının konulamaması, tanı koymadaki tereddüt ve endişelerdir.Özellikle ülkemizin doğu ve kırsal bölgelerinde hasta yakınlarından korkan doktorlar teşhis koymakta zorluk yaşıyor. Diyanet organ bağışına destek veriyor! Bana göre en önemli ve en kolay adım aile onayının alınmasıdır. Bu konudaki sorunların dini sebeplerden ve toplumdaki önyargılardan kaynaklandığı söylense de asıl sebebini insanların aileleri içinde bu konuları tartışmamaları ve hayattayken karar verememeleri olarak görüyorum. 2022’de 2.000’e yakın beyin ölümünün rapor edilmesine rağmen yalnızca 289 aile organ bağışına izin verdi. Bu da %17 oranına tekabül ediyor. Batılı ülkelerde bu oran yüzde 60’a kadar çıkıyor. Organ nakli koordinatörlerinin karşılaştığı en büyük sorun, ölen kişinin hayattayken bu konuyu düşünmemesi ve bu konudaki açıklamasını aile üyeleriyle paylaşmamasıdır. Organ bağışı ve beyin ölümü halkımıza daha iyi anlatılsaydı halkımız bağış konusunda çok cömert olurdu. Diyanet İşleri Başkanlığı’nın bu konuyla ilgili birçok olumlu fetvası olduğu göz önüne alındığında, hiç şüphe yok ki, yapılması gereken bu konuyu her zaman gündemde tutmak ve aile içinde tartışılmasını sağlamaktır. Bu nedenle görsel ve yazılı basında, dizi ve filmlerde, belki de en önemlisi okul müfredat programlarında bu konulara yer verilecektir. Organ bağışını yılın sadece bir haftasıyla sınırlamak yerine yıl geneline yaygınlaştırmak daha büyük etki yaratacaktır. Organ bağışı konusunda güzel çalışmalar yapan ülkelere baktığımızda, okullarda organ bağışının öğretildiğini ve dolayısıyla bu konunun çocukluğumuzda bile aile içinde öğretildiğini görüyoruz. Umutla bekleyen onca insanı unutmayın! Görüldüğü gibi organ bağışı birçok faktöre bağlı karmaşık bir süreçtir. Attığınız her adım faydalı olacaktır. Atılan adımlarda süreklilik ve kararlılık önemlidir. Ancak nakledilen organlarla hayata dönecek kişilerin umutla beklediklerini de unutmamak gerekiyor. Bu nedenle organ bağışı kararını henüz hayattayken vermeniz ve bu karar olumlu ise bunu aile üyelerinizle gururla paylaşmanız çok değerli. Bu karar için herhangi bir kuruluşa gitmeye gerek yoktur. Bu keyifli kararı aile üyeleriyle paylaşmanız yeterli olacaktır. |
Kaynak: (BYZHA) Beyaz Haber Ajansı